250 Kelimelik Yalakalık: Çetin Altan

Sabahları Milliyet’i elime alınca ilk okuduğum Çetin Altan’ın köşesidir.

Çocukluğumdan beri gazete okurum. Demirel’in ayrık dişlerini görmeden adını okuduğumdan kendisini demir bir el olarak düşünür korkardım. Ecevit ise kafamda Hacivat gibi bir tipti, ciddiye almazdım. Ama kendi çapımda eski bir gazete okuru olsam da Çetin Altan’ın (şimdilik) 60 senelik yazı hayatının son 15 senesini yakalayabildim.

Çetin Altan

Cetin Altan Hala Yazıyor Enseyi Karartmayalim

“Yazı adamı” olması hoşuma gidiyor. Edebiyat, felsefe ve tarih “parfümlü” siyasi yazılarının özellikle meraklısıyım. Etli, kadınlı, şaraplı, kahkahalı burjuva enternasyonelizmine karşılık erkek erkeğe kahvelerdeki yerel köylülük derken meramını “ince bir tülbentten süzerek” anlatmasını seviyorum.

İnatla kafasına taktığı ve yazılarında “ibrişim ördüğü” basit görünen vurucu konuları hoşuma gidiyor. “Şeffaflaşmak”, “mesleğinde evrensel kalitede olmak”, “resmi araba masrafları ile itfaiye masrafları”, “yüksek bayrak direklerinden daha kalıcı olan nobel” gibi konuları deşmesi birgün birilerini uyandıracak diye ümitliyim.

Sayılarla konuşması hoşuma gidiyor. “450.000 erkek erkeğe kahvehane”, “idam edilen 44 sadrazam”, “180.000 resmi araba”, “Osmanlı’nın 5 milyon kilometrekaresinden çıkan 34 devlet”, “İstanbul’daki 850.000 sakıncalı yapı”, “52 siyasi parti”, “gelişmişlik endeksinde Yunanistan’ın 65 basamak altı”… Rakamlar yazılarını yere bastırıyor.

Sabah mahmurluğunda yazılarını okurken bazen tokat yemiş gibi uyanıyorum. Bir bakıyorum Köyceğiz’deki kediden bahsederken aniden Cumhuriyet ideologlarının burjuvalaşmayı sadece eğitim ile planlamasındaki hatayı limanı yokken kaptan yetiştirmeyi kullanarak anlatmış.

Şu “ebeleri gizli suikastlerle” bezenmiş karamsar günlerde iyimserliği hoşuma gidiyor. Üniversitedeki gurbet moral bozukluğum gelişmiş ülkelerin pazar yaratmak amacıyla bizim gibi ülkeleri kalkındıracağı hülyasıyla geçti. Şimdi de istesek de istemesek de dünya ile birlikte şeffaflaşacağımızı iddia ediyor Çetin Altan.

“20 yıl sonra unutulacak tatavalar” ile uğraşıp “enseyi karartmayalım”.

Yorum Yazınız / Leave a Reply