Kuyucuk ve Ani Harabeleri

Ama işin enteresan tarafı bizim yola benzetemediğimiz patika Google Maps’te gayet isimli misimli bir yol olarak (36-05) yerini almıştı. Cep telefonu sayesinde kaybolup kartallara yem olmaktan kurtulduk. Yolun sağı solu tarla ve boş arazi olduğundan zaman zaman Doğan’ın ilgisini çeken kuşlar hariç başka canlı görmeden Ani’ye doğru 45 dakika kadar ilerledik. Continue reading Kuyucuk ve Ani Harabeleri

Ağrı Dağı ve İshak Paşa Sarayı

Arabamızı parkettik ve kapıya vardığımızda “Restorasyon Nedeni İle Kapalıdır. Close” yazısı ile karşılaştık. Etrafta dert anlatacak kimse de yoktu. Hemen ardımızdan gelen üç adam da bizim gibi kalakaldılar. İçlerinden en yaşlısı sinirlenip Kürtçe bağırmaya başladı. Ortayaşlılardan birisi sonunda bir görevlimsi adam buldu ve Diyarbakır’dan sırf sarayı görmek için geldiklerini anlattı. Continue reading Ağrı Dağı ve İshak Paşa Sarayı

Malaga

Malaga’nın ara sokaklarından yürürken El Pimpi isimli çok hoşuma giden bir lokantaya girdik. Keşke yemek saati olsaydı da yemeklerini de tadabilseydim diye düşündüm. Birbirine bağlı birçok odadan oluşan ve her tarafından tarih akan bir lokanta burası. Bina eskiden bir rahibe manastırıymış. Lokantanın dip odalarında şarap fıçılarının üstüne meşhur kişiler tebeşirle imzalarını atıyorlar, Banderas ile tek bağlantımız da o imzası oldu. Lokantanın iki girişi var, iddiaya göre bunun sebebi eskiden paralarını içki ve eğlenceye yatıran borçlu kişilerin borçverenlerinden rahatça kaçabilmeleri içinmiş. Alacaklıların arka kapıya dikecek bir adamları yok muydu yahu? Continue reading Malaga

Kars

Kars Kalesi’nin altındaki yollardan kaleye doğru gidebildiğimiz kadar ilerledikten sonra arabamızı yolun bittiği yerde bıraktık. Önce kaleye tırmandık. Ertafını Kars Çayı’nın döndüğü Karakaya denen bir tepenin üstüne inşa edilen Kars Kalesi şehrin sembolü durumunda. İlk olarak Selçuklular yapmışlar, daha sonra önüne gelen herşeyi yıkan Aksak Timur kendisinden bekleneceği üzere yıkmış. Sonra Kanuni tamire başlamış ve yarım bırakmış. Nihayet Trabzonlu ustaları yollayan 3. Murad bitirmiş. Nişanyanlar Türkiye’nin en çok savaş gören kalesi olabileceğini tahmin ediyorlar (İran savaşları, Rus savaşları). Continue reading Kars

Bozcaada

Son gün ise artık patlamaya hazır bir volkan kıvamına gelmiş olan Yasemin’in gazabına uğradık ve Berkman sattı, ben tek başıma bu sefer 30,000 kişinin elektriğini sağladığı söylenen meşhur rüzgar türbinlerine doğru gittim. Önce kekik kokuları içinden ilerledim, daha sonra biraz yokuş yukarı çıkarak gene bir korunun içinden rüzgar türbinlerine vardım ve herhalde deli bu der gibi bakan bekçiye selam verip geri döndüm. Rüzgar türbinlerinin romantik olduğu söyleniyor ama bence romantik falan değil basbayağı korkunçlar. Yanlarına yaklaşınca duyulan korku filmi efekti gibi rüzgar sesi de cabası. Continue reading Bozcaada

Bombay and Istanbul

Eminönü has been the shopping district of Istanbul since the Byzantine times which makes it the busiest part of the city for the last 1500 years. My father and I would start in the Mısır Çarşısı (The Spice Market) and look at the birds, dogs and cats, fish, spices and teas, monkeys, cheese and sausages, hamsters, dried fruit and nuts. We’d have lunch in Pandeli which brings back images of aubergine and tender meat, and elderly waiters with pristine white shirts. And finally we’d walk up the street towards Suleymaniye, the most magnificent of the mosques in the city. I remember my father buying me toys and trinkets from the little shops in tiny and crowded streets: balloons, Chinese toys made from cheap plastic, a small radio, a green ring connected to a small rubber ball hidden in the palm used to spray water to the face of the unsuspecting onlookers. Continue reading Bombay and Istanbul

Gümüşlük 2008 Raporu

Ara yollardan koşarken birden yan arsadan tellerin arasından “Ulan sen benim bacımın, kızımın, karımın yanında nasıl böyle şortla koşarsın?” diye havlayan bir köpekten birazcık tırstım. Tam tırıs koşmaya geçmiştim ki bu sefer önümde bir dev çoban köpeği gördüm. Tırıstan da vazgeçtim ve yürümeye başladım. Köpek beni iplemedi, benimle aynı yönde ilerledi ve çok ilginç bir şekilde aniden kayboldu. Karayiplerde geçen korsan filmlerindeki hayalet gemiler gibiydi. Kaybolduğuna göre aniden belirebilir de diye düşündüğümden müziğimi kapattım ve sakin ama pürdikkat koşmaya devam ettim. Köşeyi döner dönmez önüme boyum yüksekliğinde dev iki göz çıktı! Gözler ufak boynuzların arasından sakin sakin bana bakıyorlardı. Meğersem geviş getiren bir öküzmüş. Sahibi duyar da deli zanneder diye içimden öküze “Selamınaleyküm” deyip hızlıca yanından geçtim. Continue reading Gümüşlük 2008 Raporu

Türkiye İzmir Olsun

Balıkçı kılıklı adamlar ellerindeki çapari oltalarının bir kancasını sağ burun deliğime, ötekisini kulağıma, üçüncüsünü gözüme geçirirken öteki ellerinde tuttukları sigaranın külü yere düşmesin (denize silkelenecek) diye oltalarının kurşununu ayağıma dolamaya çalışıyorlar. Bir tanesi oltasına yem takarken 4 metrelik olta sopasını denize dik koyup sonra havaya kaldırıyor, üstünden 1500 metre engelli yarışındaki gibi atlamanız gerekiyor. Ötekisi boğazdan orkinos yakalayacak ya, oltayı daha uzağa atabilmek için gerilip sağına soluna bakmadan haşırt diye sallıyor. Bir kere köpeğini gezdiren bir çiftin köpeğini yakaladı biri bu şekilde. Neyse ki köpek efendi çıktı da herife birşey olmadı. İçimden ulan şu köpek ben olsaydın da herifi ibret olsun diye kıçının en gevrek yerinden ısırsaydım diye düşünmedim değil. Continue reading Türkiye İzmir Olsun

Tel Aviv – Züğürdün Rio’su

Tel Aviv’de de Rio gibi şehrin tam içinde bir sahil şeridi var. Açık renkli ve ince kumsal oldukça geniş. Kumsalın kara tarafına hafta içinde bile kullanılmakta olan voleybol fileleri gerilmiş, futbol kaleleri yerleştirilmiş. İsrailli gençler Rio’lu yaşıtları gibi futvoley de oynuyorlar üstelik! Kumların bittiği yerde bir promenad yapmışlar ve günün her saatinde insanlar yürüyorlar, koşuyorlar, bisiklete biniyorlar, paten kayıyorlar. Hatta utanmadan promenadın kaldırım taşlarını bile Copacabana’ya benzetmişler! Ha bu arada İzmir Kordon’un da aynı desenin çok benzerini kullandığına da dikkatinizi çekerim… Continue reading Tel Aviv – Züğürdün Rio’su